Yasin sure-i şerifesini okumanın on faydası vardır.
1) Aç olan, tok olur yani ummadığı yerden rızık gelir.
2) Susuz olan, kanıncaya dek su bulur.
3) Elbisesi olmayan elbise bulur.
4) Eceli gelmeyen hasta şifa bulur.
5) Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz.
6) Ölürken, Cennet melekleri gelip görünür.
7) İnsan korktuğundan emin olur.
8) Misafir ve garib yardımcı bulur.
9) Bekarların evlenmesi kolay olur.
10) Gayb olan şey bulunur.
Fakat bunları niyyet ederek ve inanarak okumak lazımdır. (Seyyid Abdülhakim Arvasi)
Yasin, Peygamber efendimizin ism-i şeriflerinden olup, *Ey benim bahr-i yakinimin sabbahı (yakin deryamın dalgıcı) olan habibim!* demektir. (Seyyid Abdülhakim Arvasi)
***Yasin, Kuran-ı kerimin kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere şifadır. (Hadis-i şerif-Hakim, Tirmizi)
***Her kim Cuma günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyaret eder de baş ucunda Yasin suresini okursa, okuduğu her harfi adedince onlar mağfiret edilir (bağışlanır) . (Hadis-i şerif-Salebi)
***Ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında Yasin suresi okunursa, okunan her harfi için, onar melek iner. Yasin suresi üç bin harftir. İnen melekler, ölmek üzere olan kimsenin önünde sıra sıra dizilip onun için istiğfar ederler (bağışlanmasını isterler) . Sekerattaki (ölüm anındaki) bir müminin yanında Yasin suresi okunursa, Cennet Rıdvanı ona Cennet şerabı içirmedikçe Azrail (aleyhisselam) onun ruhunu almaz. (Hadis-i şerif-Sefer-i Ahiret Risalesi)
* Kim geceleyin YASİN okursa affedilmiş olarak sabaha çıkar। (Tirmizi)
* Her kim anne ve babasının veya bunlardan biri nin kabrini her Cuma ziyaret eder ve yanlarında YASİN okursa, her harfinin sayısınca ona mağrifet olunur। (Hak dini Kur'an dili)
* Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi de YASİN'dir.
* Kim Yasin'i okursa, Cenabı Hak ona on defa Kur'an okumus kadar sevap ihsan eder. (Tirmizi)
10 Haziran 2010 Perşembe
Dondurma nasıl yapılır, Dondurma yapmanın teknikleri
Dondurma, hammaddesine göre sütlü ve meyveli dondurma olarak ikiye ayrılır. Sütlü dondurma yaparken süt ile birlikte şeker, salep, vanilya, kakao ve yumurta gibi malzemeler kullanılır. Meyveli dondurma hazırlarken seçenekler öyle çok ki... Portakal,limon, vişne, çilek gibi meyvelerin suları ya da püreleri kullanılır. işte bu aşamada dikkat edilecek püt noktalar var. Dondurma yapımında kullanılan meyve suyu kaynatılmaz. Çünkü kaynamış meyve suyu, doğal lezzetini yitirir. Dondurmaya katılan şekerin miktarına da çok dikkat etmek gerek. Fazlası, dondurmanın çok tatlı olmasına ve
makinede çevrilirken yumuşak kalmasına neden olur.
Modern makine ile dondurma yapımı
Dondurma makinelerinin bir çok çeşidi varsa da hepsinin temelde iki özelliği birbirine benzer. Kuru soğutma sistemleri ve kazanlarında likit SIVI içermeleri. Profesyonel dondurmacılar, pratiklik sağladığı için modern makineleri tercih ederler. İyi bir dondurma servisi için sütlü dondurmaların -25 °C ila -30 °C, meyveli ve İtalyan tipi dondurmaların ise -18 °C ila -22 °C 'de saklanması gerekir..
Elle çevrilerek yapılan dondurmalar
Uzun ve dar olan ahşap bir fıçı içersine, çevirme kolu olan metalden yapılmış daha ince bir kazan yerleştirilir. Fıçı ile kazan arasındaki boşluk, bir kat ince kırılmış buz ve bir kat tuz ile sıkıca doldurulur. Hazırlanan dondurma karışımı, kazana boşaltılıp kazanın kapağı kapatılır. Çevirme koluyla sürekli kuvvetlice çevrilir. Bu işlem sırasında eriyen su, fıçının
musluğu açılarak boşaltılır. Tekrar buz ve tuz takviyesi yapılır. Karışım, yaklaşık 45-60 dakika çevrilerek dondurulur. Dondurmanın kıvama
geldiği, çevirme kolunun zor hareket etmeye başlamasıyla anlaşılır.
Hazırlanan dondurmanın üzerine havlu kapatılır, eriyen suların yerine buz ve tuz ilavesi yapılarak daha sonraki servisler için saklanır. Bu yöntem Anadolu'da hala yer yer kullanılıyor.
Dövme dondurma yapımı
Dövme dondurma yapımında kullanılan yöntem, çevirme dondurma yapımında kullanılan yöntemin hemen hemen aynısıdır. Kazan içerisine dökülen saleple pişirilmiş dondurma, kenarlardan içe
doğru ağaç spatulayla karıştırılır ve kıvam almaya başlayınca ahşap tokmakla sakız haline gelinceye dek dövülür.
makinede çevrilirken yumuşak kalmasına neden olur.
Modern makine ile dondurma yapımı
Dondurma makinelerinin bir çok çeşidi varsa da hepsinin temelde iki özelliği birbirine benzer. Kuru soğutma sistemleri ve kazanlarında likit SIVI içermeleri. Profesyonel dondurmacılar, pratiklik sağladığı için modern makineleri tercih ederler. İyi bir dondurma servisi için sütlü dondurmaların -25 °C ila -30 °C, meyveli ve İtalyan tipi dondurmaların ise -18 °C ila -22 °C 'de saklanması gerekir..
Elle çevrilerek yapılan dondurmalar
Uzun ve dar olan ahşap bir fıçı içersine, çevirme kolu olan metalden yapılmış daha ince bir kazan yerleştirilir. Fıçı ile kazan arasındaki boşluk, bir kat ince kırılmış buz ve bir kat tuz ile sıkıca doldurulur. Hazırlanan dondurma karışımı, kazana boşaltılıp kazanın kapağı kapatılır. Çevirme koluyla sürekli kuvvetlice çevrilir. Bu işlem sırasında eriyen su, fıçının
musluğu açılarak boşaltılır. Tekrar buz ve tuz takviyesi yapılır. Karışım, yaklaşık 45-60 dakika çevrilerek dondurulur. Dondurmanın kıvama
geldiği, çevirme kolunun zor hareket etmeye başlamasıyla anlaşılır.
Hazırlanan dondurmanın üzerine havlu kapatılır, eriyen suların yerine buz ve tuz ilavesi yapılarak daha sonraki servisler için saklanır. Bu yöntem Anadolu'da hala yer yer kullanılıyor.
Dövme dondurma yapımı
Dövme dondurma yapımında kullanılan yöntem, çevirme dondurma yapımında kullanılan yöntemin hemen hemen aynısıdır. Kazan içerisine dökülen saleple pişirilmiş dondurma, kenarlardan içe
doğru ağaç spatulayla karıştırılır ve kıvam almaya başlayınca ahşap tokmakla sakız haline gelinceye dek dövülür.
Etiketler:
Dondurma,
nasıl,
teknikleri,
yapılır,
yapmanın
Medıne fatihi fahreddin pasa
Osmanli Imparatorlugu, 1. Cihan Harbi'nde yedi cephede düsmanlanyla carpisti. Bu cephelerden Filistin-Hicaz cephesinde maalesef yenilmistik. Mondros mütarekesi hükümlerine göre bütün ordumuz silahlarini teslim ederek, kendileri de galip müttefiklere teslim olacaklardi. 0 cephedeki diger ordularimiz teslim oldu, bunun tek istisnasi Hicaz kumandani Fahreddin Pasaydi. Istanbul'dan kendisine yapilan 'teslim ol' emrini dinlenmiyor, 'ben Efendimiz (sav)'in merkad-i mübareklerini teslim edemem' diyor, bütün telkinleri geri ceviriyordu.
Her ne kadar Ingilizler, Medine-i Münevvere'ye dorudan girememis ve askerini sokamamislar ise de, meshur casuslari 'Lawrens' vasitasiyla satin aldiklari bazi kabile seyhleri ve o zamanki Mekke Serifi vasitasi ile Medine'yi tazyik ettiriyorlardi. Neticede Mescid-i Nebeviyi, Merkad-i Mübareki ve o mukaddes beldeleri aylar süren, ac ve susuzluga ragmen devam eden müdafaa neticesinde teslim etmek mecburiyeti hasil oldu. Oradaki rnukaddes emanetlerden, 80 sandik kadarini zabitlar tutarak, lstanbul'a gönderdi. Gerci bazi sandiklar o zamanin Sam valisi tarafindan acilmis ise de emanetlerin bir kismi Istanbul'a gelmistir.1919'dan sonra ülkesine dönen Fahreddin Pasa 1948'de vefat etmistir.
Peygamber ve Medine asigibu kahraman pasamiza Allah'dan Rahmet diliyoruz.
(Müftüoglu, Yalan Söyleyen Tarih Utansin)
Zaman gazetesi takvimi, 22.11.97
Türk Sinema Tarihi
Sinema Tarihi
Türkiye’de ilk film gösterimi, Bertrand adlı bir Fransızın II. Abdülhamit zamanında, 1896’da, Saray’da yaptığı gösterimler ile başlamıştır. Daha sonraları Fransız firması Pathe’nin temsilcisi Romanya uyruklu Sigmund Weinberg’in yardımlarıyla Beyoğlu yakınlarında halka film gösterilmiştir. Bu filmler genellikle kısa metrajlı belge ve güldürü filmleriydiler. Weinberg, halkın sinemaya gösterdiği ilgiden dolayı, 1908’de, Türkiye’deki ilk sinema olan Pathe Sineması’nı yaptırmıştır.
İlk Türk sinema gösterimi Cevat Boyer ile Murat Bey’in Şehzadebaşı’ nda 19 Mart 1908 de başlattığı gösterimdir.
Daha sonraları Şakir Seden ile Fuat Uzkinay, Türk sinemasının açılışını 6 Temmuz 1910’da gerçekleştirirler.
Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olan Fuat Uzkinay, 14 Kasım 1914`te Türk sinema tarihinin ilk belgesel filmini çeker. “ Ayastefanos`taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adı verilen belgesel film 150 metre uzunluğunda ve İTÜ arşivindedir. Daha sonra, Ordu Sinema Dairesi Başkanlığı`na getirilen Fuat Uzkinay, konulu Türk film çekimlerini de 1918’den sonra yürütmüştür.
İstiklal Harbi yıllarında birkaç senaryolu film yapılmışsa da Türk sineması Muhsin Ertuğrul ve Kemal Film ile firmalaşır.
Ateşten Gömlek
Leblebici Horhor
Kız Kulesinde Bir Facia
Sözde Kızlar
Ankara Postası
Karım Beni Aldatırsa
Fena Yol
Aysel Bataklı Damın Kızı
Faruk Kenç ile bilimsel bir tarz geliştiren Türk sineması “Yılmaz Ali ve Dertli Pınar”filmleri ile yeni bir aşama kaydeder.
Baha Gelenbevi’nin “Deniz Kızı ” adlı filmi ile Şadan Kamil’in filmleri, Türk Tiyatrosunu sinema ile birleştirir.
1934’ten sonra Vedat Örfi Bengü`nün Mısır`a giderek bu ülke sinemasının ilk örneklerini vermesi, bizde de melodramın yerleşmesinde etkili olmuştur. Türk sinema izleyicisinin beğenisi melodrama dönük olduğundan, yönetmenler de hızla Mısır filmlerinin uyarlamalarını çekmeye başlamışlardır.
Muhsin Ertuğrul`un yönettiği "Allah`ın Cenneti" adlı filmi türünün en iyi aşk melodramıdır ve sonraki yıllarda bol bol karşılaşacağımız şarkıcı melodramlarının ilk örneğini oluşturur.
1950`li yıllardan sonra, Türk sinemasında "Tiyatrocular Dönemi" nden kademe kademe "Sinemacılar Dönemi" ne geçiş yaşanmıştır. Bu yıllarda sinemaya toplumsal konuların yanında ağırlıklı olarak melodramlar yer alır.
1960`lı yıllarda sinemaya, melodram formuna bağlı, çocuk kahramanların rol aldığı "Sezercik", "Ömercik", "Ayşecik" filmleri eklenmiştir.
Arabesk tarzın temellerinin atıldığı fakirlik, sakatlık, karşılıksız aşklar, kader kurbanları vb. dramatik Türk ekolünü yaratmış ve senaryolar aynı üslup ve konuları yıllarca işlemişlerdir.
Kısa zamanda ticari kaygılar sinemasal öğelerin önünü kesmiş, aynı tür filmlerde aynı oyuncular kamera karşısına geçmiştir. Hatta aynı senaryolar, dönemin gözde oyuncularıyla defalarca yinelenmiştir.
Türk Sinemasında Bazı İlkler
İlk sinema gösterimi Yıldız Sarayı`nda yapıldı. (1896)
Sürekli film gösterilen ilk salon Beyoğlu`nda Sigmund Weinberg tarafından Cinema Pathe adıyla açıldı (1908).
İlk Türk filmi Fuat Uzkinay tarafından çekilen `Ayastefonos`daki Rus Abidesinin Yıkılışı` (1914).
Afişi basılarak yurdışına satılan ilk Türk filmi Binnaz oldu (1919).
İlk konulu Türk filmleri Sedat Simavi tarafından çekilen `Pençe` ve `Casus` (1917).
İlk özel yapım şirketleri Kemal Film (1922) ve İpek Film (1928).
İlk sesli Türk filmi `İstanbul Sokaklarında` Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi (1928).
İlk sansür yönetmeliği Mussolini`nin sansür yasasından esinlenerek hazırlandı ve yürürlüğe girdi. (1939).
İlk film festivali `Yerli Film Yapanlar Cemiyeti` tarafından düzenlendi. `Unutulan Sır` adlı film en iyi film seçildi. En iyi kadın oyuncu ödülünü Nevin Aypar, en iyi erkek oyuncu ödülünü Kadri Erdoğan aldı (1948).
Tiyatro etkisinden çıkan ilk film Kanun Namına`yı Ömer Lütfi Akad çekti (1952).
İlk renkli Türk filmi Halıcı Kız Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi (1953). Aynı zamanda Muhsin Ertuğrul`un çektiği son filmdi.
Metin Erksan`ın `Aşık Veysel`in Hayatı` adlı filmi Sansür Kurulu tarafından yasaklanan ilk film oldu.
İlk uluslararası ödülü Metin Erksan`ın yönettiği `Susuz Yaz` aldı. Film Berlin Film Şenliğinde `Altın Ayı` büyük ödülünü aldı (1964).
Köy hayatını işleyen ilk Türk filmi Beyaz Geceler`i Lütfi Akad çekti (1965).
1970’li yıllardan 1985’ li yıllara kadar Türk sineması TV etkisiyle bir kriz dönemine girer ve erotik Türk sineması ile sex furyası donemi başlar. 1990 ve 2000’li yıllarda ise krizden kurtulma ve gerçek öykülere dayali realist Türk sinemasına doğru adımlar atılır.
Aslında Türk sineması Türk tiyatrosundan doğarak gelişmiş fakat Türk sinema tarzını ve dilini yaratamamıştır. Bir Fransız ve Rus film tarzından bahsedilebilir. Fakat Türk sinema dili ve tarzından şimdilik bahsetmek mümkün değil. Aynı şekilde Türk sinema platformu ve alanlarında da yetersizlik olduğu bir gerçektir.
Türkiye’de ilk film gösterimi, Bertrand adlı bir Fransızın II. Abdülhamit zamanında, 1896’da, Saray’da yaptığı gösterimler ile başlamıştır. Daha sonraları Fransız firması Pathe’nin temsilcisi Romanya uyruklu Sigmund Weinberg’in yardımlarıyla Beyoğlu yakınlarında halka film gösterilmiştir. Bu filmler genellikle kısa metrajlı belge ve güldürü filmleriydiler. Weinberg, halkın sinemaya gösterdiği ilgiden dolayı, 1908’de, Türkiye’deki ilk sinema olan Pathe Sineması’nı yaptırmıştır.
İlk Türk sinema gösterimi Cevat Boyer ile Murat Bey’in Şehzadebaşı’ nda 19 Mart 1908 de başlattığı gösterimdir.
Daha sonraları Şakir Seden ile Fuat Uzkinay, Türk sinemasının açılışını 6 Temmuz 1910’da gerçekleştirirler.
Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olan Fuat Uzkinay, 14 Kasım 1914`te Türk sinema tarihinin ilk belgesel filmini çeker. “ Ayastefanos`taki Rus Abidesinin Yıkılışı” adı verilen belgesel film 150 metre uzunluğunda ve İTÜ arşivindedir. Daha sonra, Ordu Sinema Dairesi Başkanlığı`na getirilen Fuat Uzkinay, konulu Türk film çekimlerini de 1918’den sonra yürütmüştür.
İstiklal Harbi yıllarında birkaç senaryolu film yapılmışsa da Türk sineması Muhsin Ertuğrul ve Kemal Film ile firmalaşır.
Ateşten Gömlek
Leblebici Horhor
Kız Kulesinde Bir Facia
Sözde Kızlar
Ankara Postası
Karım Beni Aldatırsa
Fena Yol
Aysel Bataklı Damın Kızı
Faruk Kenç ile bilimsel bir tarz geliştiren Türk sineması “Yılmaz Ali ve Dertli Pınar”filmleri ile yeni bir aşama kaydeder.
Baha Gelenbevi’nin “Deniz Kızı ” adlı filmi ile Şadan Kamil’in filmleri, Türk Tiyatrosunu sinema ile birleştirir.
1934’ten sonra Vedat Örfi Bengü`nün Mısır`a giderek bu ülke sinemasının ilk örneklerini vermesi, bizde de melodramın yerleşmesinde etkili olmuştur. Türk sinema izleyicisinin beğenisi melodrama dönük olduğundan, yönetmenler de hızla Mısır filmlerinin uyarlamalarını çekmeye başlamışlardır.
Muhsin Ertuğrul`un yönettiği "Allah`ın Cenneti" adlı filmi türünün en iyi aşk melodramıdır ve sonraki yıllarda bol bol karşılaşacağımız şarkıcı melodramlarının ilk örneğini oluşturur.
1950`li yıllardan sonra, Türk sinemasında "Tiyatrocular Dönemi" nden kademe kademe "Sinemacılar Dönemi" ne geçiş yaşanmıştır. Bu yıllarda sinemaya toplumsal konuların yanında ağırlıklı olarak melodramlar yer alır.
1960`lı yıllarda sinemaya, melodram formuna bağlı, çocuk kahramanların rol aldığı "Sezercik", "Ömercik", "Ayşecik" filmleri eklenmiştir.
Arabesk tarzın temellerinin atıldığı fakirlik, sakatlık, karşılıksız aşklar, kader kurbanları vb. dramatik Türk ekolünü yaratmış ve senaryolar aynı üslup ve konuları yıllarca işlemişlerdir.
Kısa zamanda ticari kaygılar sinemasal öğelerin önünü kesmiş, aynı tür filmlerde aynı oyuncular kamera karşısına geçmiştir. Hatta aynı senaryolar, dönemin gözde oyuncularıyla defalarca yinelenmiştir.
Türk Sinemasında Bazı İlkler
İlk sinema gösterimi Yıldız Sarayı`nda yapıldı. (1896)
Sürekli film gösterilen ilk salon Beyoğlu`nda Sigmund Weinberg tarafından Cinema Pathe adıyla açıldı (1908).
İlk Türk filmi Fuat Uzkinay tarafından çekilen `Ayastefonos`daki Rus Abidesinin Yıkılışı` (1914).
Afişi basılarak yurdışına satılan ilk Türk filmi Binnaz oldu (1919).
İlk konulu Türk filmleri Sedat Simavi tarafından çekilen `Pençe` ve `Casus` (1917).
İlk özel yapım şirketleri Kemal Film (1922) ve İpek Film (1928).
İlk sesli Türk filmi `İstanbul Sokaklarında` Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi (1928).
İlk sansür yönetmeliği Mussolini`nin sansür yasasından esinlenerek hazırlandı ve yürürlüğe girdi. (1939).
İlk film festivali `Yerli Film Yapanlar Cemiyeti` tarafından düzenlendi. `Unutulan Sır` adlı film en iyi film seçildi. En iyi kadın oyuncu ödülünü Nevin Aypar, en iyi erkek oyuncu ödülünü Kadri Erdoğan aldı (1948).
Tiyatro etkisinden çıkan ilk film Kanun Namına`yı Ömer Lütfi Akad çekti (1952).
İlk renkli Türk filmi Halıcı Kız Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi (1953). Aynı zamanda Muhsin Ertuğrul`un çektiği son filmdi.
Metin Erksan`ın `Aşık Veysel`in Hayatı` adlı filmi Sansür Kurulu tarafından yasaklanan ilk film oldu.
İlk uluslararası ödülü Metin Erksan`ın yönettiği `Susuz Yaz` aldı. Film Berlin Film Şenliğinde `Altın Ayı` büyük ödülünü aldı (1964).
Köy hayatını işleyen ilk Türk filmi Beyaz Geceler`i Lütfi Akad çekti (1965).
1970’li yıllardan 1985’ li yıllara kadar Türk sineması TV etkisiyle bir kriz dönemine girer ve erotik Türk sineması ile sex furyası donemi başlar. 1990 ve 2000’li yıllarda ise krizden kurtulma ve gerçek öykülere dayali realist Türk sinemasına doğru adımlar atılır.
Aslında Türk sineması Türk tiyatrosundan doğarak gelişmiş fakat Türk sinema tarzını ve dilini yaratamamıştır. Bir Fransız ve Rus film tarzından bahsedilebilir. Fakat Türk sinema dili ve tarzından şimdilik bahsetmek mümkün değil. Aynı şekilde Türk sinema platformu ve alanlarında da yetersizlik olduğu bir gerçektir.
Dijital Fotoğrafçılık Nedir?
Dijital fotoğrafçılık, fotoğraf üretmek için film yerine dijital teknolojiyi kullanan fotoğrafçılık biçimidir. Film kullanımında çekim sonrasında çeşitli kimyasal işlemlerle fotoğrafın izlenilebilir hale gelmesi gerekirken, dijital fotoğrafçılık ile çektiğiniz fotoğrafları anında görebilmek mümkündür. Uzun vadede ise daha düşük maliyete sahip olması nedeniyle kısa zamanda yaygınlaşmış ve teknolojinin de hızla ilerlemesi sayesinde, günümüzde büyük format dışında kalan tüm alanlarda dijital fotoğrafçılık film kullanımının önüne geçmiştir.
Genel Olarak Neden Dijital Fotoğrafçılık?
- Çektiğiniz fotoğrafı anında görebilmeniz; eğer çektiğiniz fotoğrafta eksik varsa iş işten geçmeden yeniden çekebilmeniz.
- Çok çekim yapan biriyseniz, ekipmanı aldıktan sonraki toplam maliyetinizin filmli fotoğrafçılığa göre (film, banyo, bastırma veya dijitale tarama) daha düşük olması.
- Fotoğrafları ek bir işleme gerek duymadan bilgisayarınızda görüntüleyebilmeniz.
- Fotoğraflarınızı dışarıda bastırabileceğiniz gibi kendi yazıcınızla da kolay bir şekilde bastırabilmeniz.
- Dijital fotoğraf makinelerinin, çektiğiniz fotoğraflara çekim tarihinin yanı sıra, çekim ayarları (diyafram, enstantane vs.) ve hatta çekimin yapıldığı yerin koordinat (Geotag/Coğrafi Etiketleme) bilgileri gibi ek bilgileri de gömebilmesi.
- 36 çekimden sonra film değiştirmek zorunda kalmamanız, tek bir hafıza kartı ile yüzlerce fotoğraf çekebilmeniz.
- Çekimlerinizi arkadaşlarınıza doğrudan TV’de gösterebilmeniz.
- Lens ve gövdeden titreşim engelleme çözümleri ile ışık şartlarının yetersiz olduğu durumlarda bile daha keskin fotoğraflar çekebilmeniz (Canon filmli EOS gövdeleri ile de titreşim engellemeli lensleri kullanabiliyorsunuz).
- Dijital fotoğraf makinelerinin anında ISO değerini değiştirmede büyük esneklik sağlaması, kimi durumlarda bunu sizin yerinize yapması.
- Dijital fotoğraf makinelerinin büyük çoğunluğu ile fotoğrafın yanında gerektiğinde video da çekebilmenizz.
- Bilgisayarınızda fotoğraflarınız üzerinde filmli dönemdekine göre daha hızlı ve kolay düzeltmeler yapabilmeniz.
- Sürekli gelişen teknoloji ile ışığın az olduğu durumlarda filmli fotoğrafçılığa göre daha esnek olması, orta formatta 60.5MP, 35mm’de 24.5MP gibi çoğu kişi işin yeterli gelecek çözünürlük değerlerine ulaşılmış olması.
Dijital fotoğrafçılıkta üst seviye: Nikon D3 ve Phase One sayısal arka
Filmli fotoğrafçılığın üstün olduğu yanlar yok mu?
Elbette var :) Dijital fotoğrafçılık mükemmel değil ama arayı çok hızla kapattığını söylemek mümkün.
- Filmdeki grenler filmin karakteristik özelliğidir yanı belli bir desende oluşur, dijital fotoğrafçılıkta ise ısı ve elektronik bileşenlerin birbirleri ile etkileşimi ile ortaya çıkan gürültü renkli fotoğraflarda farklı renkte dikkat dağıtıcı noktacıklar gibi farklı şekillerde ortaya çıkar. Dijital gürültü üzerine detaylı yazımız gelecek.
- Filmli fotoğrafçılıkta elinizdeki poz sayısı sınırlı olduğu için daha çok düşünerek, daha titiz davranarak fotoğraf çekmeniz gerekir. Basit bir fotoğraf gezisinden 500 kareyle dönüp onları düzenlemek için saatler harcayanlar ne demek istediğimi daha rahat anlayacaklardır zira 500 karenin içinden çok sayıda gereksiz kare de çıkabilir. Bu tamamen fotoğraf meraklısından meraklısına değişecek bir durumdur ama çoğunluk tarafından kullanıldığı bir gerçektir. Ardarda hızlı çekim yapabilen gövdeler ile makineli tüfek gibi çekim yapılmasını da bu gruba dahil edebiliriz.
- Filmin dinamik aralığı dijital algılayıcılardan daha geniştir, dijital fotoğraf makinesinde ışık patlaması ile giden bir bölgeyi kurtarmak çok zordur ama film bu konuda daha esnek davranır, agrandizörle bu bölgelerdeki detayı hala alabilirsiniz.
- Dijital fotoğrafçılıkta matematiksel formüller kullanılarak ara değer kestirimi (’interpolation’) ve köşeleşmeyi engelleme (’Anti-Aliasing’) işlemleri uygulandığı için son üründe çektiğimiz nesnede olmayan renkler ve renk kaymaları oluşabilmektedir, filmde ise sahne olduğu gibi filme aktarılır. Teknolojinin gelişmesi ile günden güne bu bozulma azalmaktadır.
- Çözünürlük konusu ise hala tartışılagelen bir konudur. Kimisi dijitalin filmi yakalaması için hala çok yolunun olduğunu söylerken, kimileri 35mm’lik filmin verdiği çözünürlük değerinin 35mm’lik optik sensörün 8-10MP ile verebildiğini söylemekte, yani henüz herkes tarafından ortak kabul gören bir görüş yok. Burada önemli olan kriter ne kadar büyük baskı alacağınız ve bu baskıyı ne kadar yakından izleyeceğinizdir. Mesela Norman Koren‘e göre çok büyük boyutlu baskı almayacaksanız (30×50cm mesela) 11MP’lik EOS 1Ds ile orta format Pentax 67II arasındaki fark çok belirgin değil, 60X76cm gibi daha büyük baskılarda da ancak yakından bakıldığında fark görülebiliyor ama grensiz EOS 1Ds görüntülerini tercih edeceğini de belirtmiş. Yani biraz da zevk meselesi :)
Artılarını eksilerini yazdıktan sonra toparlayalım: Dijital fotoğrafçılığı seçerek sonuca çok daha hızlı ulaşacak, fotoğraflarınızda daha hızlı düzeltmeler yapabilecek, yüksek ISO başarımınız artacak ve uzun vadede maliyetleriniz düşecek. En önemli tavsiyemiz rakamlara takılmayın, fotoğraf çekmenin tadına varın ;)
Osmanli vezirleri
I. Osman
Orhan Gazi
Alaüddin Paşa (İlk sadrazam)
Gündüz Alp (İnönü Beyi)
Hasan Alp (Yarhisar Beyi)
Turgut Alp (İnegöl Beyi)
Konur Alp
Abdurrahman Gazi
Samsa Çavuş
Köse Mihal Gazi
Yutulmuş Birader
Ak Temür (Osman Gazi'nin torunudur)
Karamürsel
Akçakoca
Saltuk Alp
Taz Ali
Akbaş
Mahmut Alp
Karaoğlan
Kara Tekin
Candarlı Mevlana Kara Halil
Aydoğdu
Orhan
Alaüddin Paşa
Süleyman Paşa
Mahmutoğlu Nizamüddin Paşa
Hacı Paşa
Sinanüddin Yusuf Paşa
I. Murad
Sinanüddin Yusuf Paşa
Çandarlı Kara Halil Hayreddin
Çandarlı Ali Paşa
I. Bayezid
Çandarlı Ali Paşa
I. Mehmed
Osmancıklı İmam-zade Halil Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Amasyalı Bayezid Paşa
II. Murad
Amasyalı Bayezid Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Amasyalı Hızır Danişmendoğlu Koca Mehmed Nizamüddin Paşa
Çandarlı Halil Paşa
II. Mehmed
Çandarlı Halil Paşa
Mahmud Paşa
Rum Mehmed Paşa
İshak Paşa
Gedik Ahmed Paşa
Karamani Mehmed Paşa
II. Bayezid
İshak Paşa
Davud Paşa
Hersek-zade Ahmed Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Mesih Paşa
Hadım Ali Paşa
Koca Mustafa Paşa
I. Selim
Koca Mustafa Paşa
Hersekzade Ahmed Paşa
Dukakinoğlu Ahmed Paşa
Hadım Sinan Paşa
Yunus Paşa
Piri Mehmed Paşa
I. Süleyman
Piri Mehmed Paşa
İbrahim Paşa
Ayas Mehmed Paşa
Lütfi Paşa
Hadım Süleyman Paşa
Rüstem Paşa
Kara Ahmed Paşa
Semiz Ali Paşa
Sokullu Mehmed Paşa
II. Selim
Sokullu Mehmed Paşa
Semiz Ahmed Paşa
Lala Mustafa Paşa
Koca Sinan Paşa
Kanijeli Siyavuş Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa
Mesih Paşa
Ferhad Paşa
III. Murad
Sokullu Mehmed Paşa
Semiz Ahmed Paşa
Koca Sinan Paşa
Kanijeli siyavuş Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa
Mesih Paşa
Ferhad Paşa
III. Mehmed
Ferhad Paşa
Koca Sinan Paşa
Lala Mehmed Paşa
Damad İbrahim Paşa
Cığala-zade Sinan Paşa
Hasan Paşa
Cerrah Mehmed Paşa
Yemişçi Hasan Paşa
I. Ahmed
Malkoç Ali Paşa
Lala Mehmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Kuyucu Murad Paşa
Nasuh Paşa
Öküz Mehmed Paşa
Halil Paşa
II. Osman
Halil Paşa
Kara Mehmed Paşa
Güzelce Ali Paşa
Ohrili Hüseyin Paşa
Dilaver Paşa
IV. Murad
Kemankeş Kara Ali Paşa
Çerkes Hasan Paşa
Müezzinzade Hafız Ahmed Paşa
Halil Paşa
Hüsrev Paşa
Topal Recep Paşa
Tabanı Yassı Mehmed Paşa
Bayram Paşa
Tayyar Mehmed Paşa
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
İbrahim
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
Civan Kapıcıbaşı Sultanzade Semin Mehmed Paşa
Salih Paşa
Kara Musa Paşa
Hezarpare Ahmed Paşa
Mehmed Paşa
IV. Mehmed
Sofu Mehmed Paşa
Kara Murad Paşa
Melek Ahmed Paşa
Siyavuş Paşa
Gürcü Mehmed Paşa
Tarhuncu Ahmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
İpşir Mustafa Paşa
Süleyman Paşa
Deli Hüseyin Paşa
Zurnazen Mustafa Paşa
Boynueğri Mehmed Paşa
Köprülü Mehmed Paşa
Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Kara İbrahim Paşa
Sarı Süleyman Paşa
Siyavuş Paşa
II. Süleyman
Siyavuş Paşa
Nişancı Mehmed Paşa
Bekri Mustafa Paşa
Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa
II. Ahmed
Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa
Arabacı Ali Paşa
Çalık Ali Paşa
Bozoklu Bıyıklı Mustafa Paşa
Sürmeli Ali Paşa
II. Mustafa
Sürmeli Ali Paşa
Elmas Mehmed Paşa
Amcazade Hüseyin Paşa
Daltaban Mustafa Paşa
Rami Mehmed Paşa
III. Ahmed
Kavanoz Nişancı Ali Paşa
Enişte Hasan Paşa
Kalaylıkoz Ahmede Paşa
Baltacı Mehmed Paşa
Çorlulu Ali Paşa
Köprülü-zade Damad Numan Paşa
Baltacı Mehmed Paşa
Ağa Yusuf Paşa
Silahdar Süleyman Paşa
Hacı Halil Paşa
Nişancı Mehmed Paşa
I. Mahmud
Damad Mehmed Paşa
Kabakulak İbrahim Paşa
Topal Osman Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Gürcü İsmail Paşa
Seyyid Mehmed Paşa
Muhsin-zade Abdullah Paşa
Yeğen Mehmed Paşa
Hacı İvaz Mehmed Paşa
Nişancı Hacı Ahmed Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Seyyid Hasan Paşa
Tiryaki Hacı Mehmed Paşa
Boynueğri Seyyid Abdullah Paşa
Mehmed Emin Paşa
Bahir Mustafa Paşa
III. Osman
Bahir Mustafa Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Başdefterdar Naili Abdullah Paşa
Bıyıklı Ali Paşa
Mehmed Said Paşa
Bahir Mustafa Paşa
Koca Ragıp Mehmed Paşa
III. Mustafa
Koca Ragıp Mehmed Paşa
Hamza Hamid Paşa
Bahir Mustafa Paşa
Muhsin-zade Mehmed Paşa
Hamza Mahir Paşa
Hacı Mehmed Emin Paşa
Moldovancı Ali Paşa
İvaz-zade Halil Paşa
Silahdar Mehmed Paşa
Muhsin-zade Mehmed Paşa
I. Abdülhamid
Muhsin-zade Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Darendeli Cebecizade Mehmed Paşa
Kalafat Mehmed Paşa
Seyyid Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Hacı Yeğen Mehmet Paşa
Halil Hamid Paşa
Şahin Ali Paşa
Koca Yusuf Paşa
III. Selim
Koca Yusuf Paşa
Meyyit Hasan Paşa
Gazi Hasan Paşa
Çelebizade Şerif Hasan Paşa
Koca Yusuf Paşa
Damat Melek Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Yusuf Ziyaüddin Paşa
Hafız İsmail Paşa
İbrahim Hilmi Paşa
IV. Mustafa
İbrahim Hilmi Paşa
Çelebi Mustafa Paşa
II. Mahmud
Alemdar Mustafa Paşa
Memiş Paşa
Yusuf Ziyaüddin Paşa
Laz Ahmed Paşa
Hurşid Ahmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Seyyid Ali Paşa
Benderli Ali Paşa
Hacı Salih Paşa
Hamdullah Paşa
Ali Paşa
Mehmed Said Galip Paşa
Benderli Selim Sırrı Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Reşid Mehmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
I. Abdülmecid
Koca Hüsrev Mehmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
İzzet Mehmed Paşa
İbrahim Sarım Paşa
Mustafa Reşid Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
Damad Mehmed Ali Paşa
Mustafa Naili Paşa
Mehmed Emin Ali Paşa
Mehmed Ali Paşa
Mehmed Emin Paşa
Mehmed Rüştü Paşa
Abdülaziz
Mehmed Emin Paşa
Ali Paşa
Mehmed Fuad Paşa
Yusuf Kamil Paşa
Mütercim Rüştü Paşa
Mehmed Emin Ali Paşa
Mahmud Nedim Paşa
Mithat Paşa
Ahmed Esad Paşa
Mehmed Rüşdü Paşa
Hüseyin Avni Paşa
Esad Paşa
II. Abdülhamid
Mütercim Rüştü Paşa
Mithat Paşa
V. Mehmed
Hüseyin Hilmi Paşa
Hakkı Paşa
Said Paşa
Gazi Ahmed Muhtar Paşa
Kamil Paşa
Mahmud Şevket Paşa
Said Halim Paşa
Talat Bey
VI. Mehmed
Talat Paşa
Ahmed İzzet Paşa
Tevfik Paşa
Damat Ferid Paşa
Ali Rıza Paşa
Salih Paşa
Damat Ferid Paşa
Tevfik Paşa
Orhan Gazi
Alaüddin Paşa (İlk sadrazam)
Gündüz Alp (İnönü Beyi)
Hasan Alp (Yarhisar Beyi)
Turgut Alp (İnegöl Beyi)
Konur Alp
Abdurrahman Gazi
Samsa Çavuş
Köse Mihal Gazi
Yutulmuş Birader
Ak Temür (Osman Gazi'nin torunudur)
Karamürsel
Akçakoca
Saltuk Alp
Taz Ali
Akbaş
Mahmut Alp
Karaoğlan
Kara Tekin
Candarlı Mevlana Kara Halil
Aydoğdu
Orhan
Alaüddin Paşa
Süleyman Paşa
Mahmutoğlu Nizamüddin Paşa
Hacı Paşa
Sinanüddin Yusuf Paşa
I. Murad
Sinanüddin Yusuf Paşa
Çandarlı Kara Halil Hayreddin
Çandarlı Ali Paşa
I. Bayezid
Çandarlı Ali Paşa
I. Mehmed
Osmancıklı İmam-zade Halil Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Amasyalı Bayezid Paşa
II. Murad
Amasyalı Bayezid Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Amasyalı Hızır Danişmendoğlu Koca Mehmed Nizamüddin Paşa
Çandarlı Halil Paşa
II. Mehmed
Çandarlı Halil Paşa
Mahmud Paşa
Rum Mehmed Paşa
İshak Paşa
Gedik Ahmed Paşa
Karamani Mehmed Paşa
II. Bayezid
İshak Paşa
Davud Paşa
Hersek-zade Ahmed Paşa
Çandarlı İbrahim Paşa
Mesih Paşa
Hadım Ali Paşa
Koca Mustafa Paşa
I. Selim
Koca Mustafa Paşa
Hersekzade Ahmed Paşa
Dukakinoğlu Ahmed Paşa
Hadım Sinan Paşa
Yunus Paşa
Piri Mehmed Paşa
I. Süleyman
Piri Mehmed Paşa
İbrahim Paşa
Ayas Mehmed Paşa
Lütfi Paşa
Hadım Süleyman Paşa
Rüstem Paşa
Kara Ahmed Paşa
Semiz Ali Paşa
Sokullu Mehmed Paşa
II. Selim
Sokullu Mehmed Paşa
Semiz Ahmed Paşa
Lala Mustafa Paşa
Koca Sinan Paşa
Kanijeli Siyavuş Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa
Mesih Paşa
Ferhad Paşa
III. Murad
Sokullu Mehmed Paşa
Semiz Ahmed Paşa
Koca Sinan Paşa
Kanijeli siyavuş Paşa
Özdemiroğlu Osman Paşa
Mesih Paşa
Ferhad Paşa
III. Mehmed
Ferhad Paşa
Koca Sinan Paşa
Lala Mehmed Paşa
Damad İbrahim Paşa
Cığala-zade Sinan Paşa
Hasan Paşa
Cerrah Mehmed Paşa
Yemişçi Hasan Paşa
I. Ahmed
Malkoç Ali Paşa
Lala Mehmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Kuyucu Murad Paşa
Nasuh Paşa
Öküz Mehmed Paşa
Halil Paşa
II. Osman
Halil Paşa
Kara Mehmed Paşa
Güzelce Ali Paşa
Ohrili Hüseyin Paşa
Dilaver Paşa
IV. Murad
Kemankeş Kara Ali Paşa
Çerkes Hasan Paşa
Müezzinzade Hafız Ahmed Paşa
Halil Paşa
Hüsrev Paşa
Topal Recep Paşa
Tabanı Yassı Mehmed Paşa
Bayram Paşa
Tayyar Mehmed Paşa
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
İbrahim
Kemankeş Kara Mustafa Paşa
Civan Kapıcıbaşı Sultanzade Semin Mehmed Paşa
Salih Paşa
Kara Musa Paşa
Hezarpare Ahmed Paşa
Mehmed Paşa
IV. Mehmed
Sofu Mehmed Paşa
Kara Murad Paşa
Melek Ahmed Paşa
Siyavuş Paşa
Gürcü Mehmed Paşa
Tarhuncu Ahmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
İpşir Mustafa Paşa
Süleyman Paşa
Deli Hüseyin Paşa
Zurnazen Mustafa Paşa
Boynueğri Mehmed Paşa
Köprülü Mehmed Paşa
Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Kara İbrahim Paşa
Sarı Süleyman Paşa
Siyavuş Paşa
II. Süleyman
Siyavuş Paşa
Nişancı Mehmed Paşa
Bekri Mustafa Paşa
Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa
II. Ahmed
Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa
Arabacı Ali Paşa
Çalık Ali Paşa
Bozoklu Bıyıklı Mustafa Paşa
Sürmeli Ali Paşa
II. Mustafa
Sürmeli Ali Paşa
Elmas Mehmed Paşa
Amcazade Hüseyin Paşa
Daltaban Mustafa Paşa
Rami Mehmed Paşa
III. Ahmed
Kavanoz Nişancı Ali Paşa
Enişte Hasan Paşa
Kalaylıkoz Ahmede Paşa
Baltacı Mehmed Paşa
Çorlulu Ali Paşa
Köprülü-zade Damad Numan Paşa
Baltacı Mehmed Paşa
Ağa Yusuf Paşa
Silahdar Süleyman Paşa
Hacı Halil Paşa
Nişancı Mehmed Paşa
I. Mahmud
Damad Mehmed Paşa
Kabakulak İbrahim Paşa
Topal Osman Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Gürcü İsmail Paşa
Seyyid Mehmed Paşa
Muhsin-zade Abdullah Paşa
Yeğen Mehmed Paşa
Hacı İvaz Mehmed Paşa
Nişancı Hacı Ahmed Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Seyyid Hasan Paşa
Tiryaki Hacı Mehmed Paşa
Boynueğri Seyyid Abdullah Paşa
Mehmed Emin Paşa
Bahir Mustafa Paşa
III. Osman
Bahir Mustafa Paşa
Hekimoğlu Ali Paşa
Başdefterdar Naili Abdullah Paşa
Bıyıklı Ali Paşa
Mehmed Said Paşa
Bahir Mustafa Paşa
Koca Ragıp Mehmed Paşa
III. Mustafa
Koca Ragıp Mehmed Paşa
Hamza Hamid Paşa
Bahir Mustafa Paşa
Muhsin-zade Mehmed Paşa
Hamza Mahir Paşa
Hacı Mehmed Emin Paşa
Moldovancı Ali Paşa
İvaz-zade Halil Paşa
Silahdar Mehmed Paşa
Muhsin-zade Mehmed Paşa
I. Abdülhamid
Muhsin-zade Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Darendeli Cebecizade Mehmed Paşa
Kalafat Mehmed Paşa
Seyyid Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Hacı Yeğen Mehmet Paşa
Halil Hamid Paşa
Şahin Ali Paşa
Koca Yusuf Paşa
III. Selim
Koca Yusuf Paşa
Meyyit Hasan Paşa
Gazi Hasan Paşa
Çelebizade Şerif Hasan Paşa
Koca Yusuf Paşa
Damat Melek Mehmed Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Yusuf Ziyaüddin Paşa
Hafız İsmail Paşa
İbrahim Hilmi Paşa
IV. Mustafa
İbrahim Hilmi Paşa
Çelebi Mustafa Paşa
II. Mahmud
Alemdar Mustafa Paşa
Memiş Paşa
Yusuf Ziyaüddin Paşa
Laz Ahmed Paşa
Hurşid Ahmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
Derviş Mehmed Paşa
Seyyid Ali Paşa
Benderli Ali Paşa
Hacı Salih Paşa
Hamdullah Paşa
Ali Paşa
Mehmed Said Galip Paşa
Benderli Selim Sırrı Paşa
İzzet Mehmed Paşa
Reşid Mehmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
I. Abdülmecid
Koca Hüsrev Mehmed Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
İzzet Mehmed Paşa
İbrahim Sarım Paşa
Mustafa Reşid Paşa
Mehmed Emin Rauf Paşa
Damad Mehmed Ali Paşa
Mustafa Naili Paşa
Mehmed Emin Ali Paşa
Mehmed Ali Paşa
Mehmed Emin Paşa
Mehmed Rüştü Paşa
Abdülaziz
Mehmed Emin Paşa
Ali Paşa
Mehmed Fuad Paşa
Yusuf Kamil Paşa
Mütercim Rüştü Paşa
Mehmed Emin Ali Paşa
Mahmud Nedim Paşa
Mithat Paşa
Ahmed Esad Paşa
Mehmed Rüşdü Paşa
Hüseyin Avni Paşa
Esad Paşa
II. Abdülhamid
Mütercim Rüştü Paşa
Mithat Paşa
V. Mehmed
Hüseyin Hilmi Paşa
Hakkı Paşa
Said Paşa
Gazi Ahmed Muhtar Paşa
Kamil Paşa
Mahmud Şevket Paşa
Said Halim Paşa
Talat Bey
VI. Mehmed
Talat Paşa
Ahmed İzzet Paşa
Tevfik Paşa
Damat Ferid Paşa
Ali Rıza Paşa
Salih Paşa
Damat Ferid Paşa
Tevfik Paşa
Osmanlı maliyesi
Osmanli Devleti, beylik döneminden itibaren sistemli bir malî teskilâta sahip olmustu. Kaynaklarin verdigi bilgiye göre Osmanlilardaki ilk maliye teskilâtinin Murad Hüdavendigâr (I. Murad) zamaninda Çandarli Kara Halil ile Karamanli Kara Rüstem tarafindan yapildigi belirtilmektedir. Bu bilgiler isiginda meseleye bakildigi zaman Osmanli maliyesinin daha ilk kurulus dönemlerinde ortaya çiktigi ve devletin buna büyük bir itina gösterdigi anlasilmaktadir. Gerçekten Fâtih zamaninda tedvin edilmis olan kanunnâmede "Bu kanunnâme atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur" ifadesi ile tarihî bilgilere göre ilk Osmanli hükümdarlarinin, bir araya getirilip tedvin edilmemis kanunnâme hükümleri ile âmil olduklari anlasilmaktadir. Fâtih kanunnâmesinde yer alan "Ve yilda bir kerre rikâb-i Hümâyunuma defterdarlarim irad ve masrafim okuyalar hil'at-i fahire giysinler." ve "Ve hazineme dahil ve hariç olan akça, defterdarlarim emri ile dahil-hariç olsun" ifadeleri, Osmanlilarin maliye teskilâtina ne denli önem verdiklerini, bu anlayisa daha ilk zamanlardan beri nasil sahip çiktiklari görülmektedir. Aslinda bu gerekli idi. Çünkü gelir ve gider hesaplari olmayan, neyin nereden ve ne zaman gelecegi bilinmeyen ve bu konuda matematikî bir bilgiye sahip olmayan bir devlet düsünülemez.
Görüldügü gibi Osmanli maliye teskilâtinin basinda "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadir. Bu görevli, günümüzdeki Maliye Bakanlarinin yerine getirmekle yükümlü olduklari görevleri yapiyordu. Önceleri teskilatin basinda bir defterdarla, onun maiyeti vardi. Bütün malî islerden bu Bas defterdar sorumlu idi. Ancak zamanla Osmanli ülkesinin genislemesi üzerine defterdar sayisi ikiye çikarildi. Kanunnâmede de belirtildigi gibi defterdar padisah malinin vekili idi.
Kurulus döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu. Buna karsilik masraflar pek o kadar fazla degildi. Zira bu dönemde Osmanli askerinin büyük bir kismi timarli sipahi idi. Ayrica devlet erkânindan çogunun has ve timarlarinin geliri kendilerine yetiyordu. Devletin masrafi ise sadece Kapikulu askerlerine verilen para (maas) idi. Gelirlerin fazlasi ise cami, medrese, köprü, han, hamam vs. gibi imar islerinde kullaniliyordu.
Osmanli maliyesi, "Miri hazine" (veya dis hazine) ile Enderûn (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kisimdi. Dis hazinenin görev ve yetkisi, devletin genel gelirlerini toplamak ve gerekli masraflari yerli yerinde kullanmak seklinde belirlenmisti. Iç hazine ise padisaha aitti. Padisahlar, bu hazineyi istedikleri sekilde kullaniyorlardi. Sayet dis hazinenin parasi yetismez ise iç hazineden borçlanmak suretiyle ödünç para alinirdi. Dis hazine, vezirde bulunan hükümdar mührü ile açilip kapanirdi. Bu hazine, defterdarin sorumlulugu ve vezirin denetimi altinda idi.
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanli sikkesinin Orhan Bey'e ait oldugu biliniyordu. Fakat Osman Bey'e ait sikkenin bulunmasiyla eski bilgi, geçerliligini kayb etti. Buna göre ilk Osmanli parasinin Osman Gazi döneminde tedavüle çiktigi anlasilmaktadir. Gümüsten mamul Osmanli parasina "akça" deniyordu. Her padisah, hükümdarlik alameti olarak kendi adina para bastirirdi. Osmanli hükümdarlari Fâtih Sultan Mehmed dönemine kadar gümüs ve bakir para bastirdilar. Kurulus döneminde ve daha sonraki dönemlerde paranin ayarina ve saf gümüs olmasina özen gösteriliyordu.
VERGILER
Osmanli maliyesinin farkli gelir kaynaklari vardi. Bunlarin basinda da halktan toplanan vergiler geliyordu. Tarihî bir vakia olan vergi,amme hizmetlerinin muntazam bir sekilde devamliligini temin için bas vurulan bir çaredir. Bu yüzden verginin, devletlerin ekonomik ve sosyal hayatlarinda önemli bir yeri bulunmaktadir.
Siyasî bir çevre içinde ortaya çikan Islâm, kendisinden önceki din ve toplumlarda mevcud olup tatbik edilen vergilerle karsilasti. Vergi, amme menfaat ve islerinin tanzimi söz konusu oldugu zamanlarda, fertlere yüklenen bir mükellefiyet olduguna göre Islâm, kendisinden müstagni kalamazdi. Bununla beraber Islâm vergi sistemi, birdenbire ve topyekûn vaz' edilip uygulama sahasina konmamistir. O, Islâm'in yayilisina ve ihtiyaçlarin ortaya çikisina göre yirmi senelik tesriî bir tekâmül sonunda müesseselesmistir.
Osmanli devlet rejiminin, kendinden öncekilerden devr alip tatbik ve inkisaf ettirdigi vergi sistemi, amme idaresi ve devletin iktisadî tarihi bakimindan önemli bir yer tutar. Bunun için, iktisadî tarihin önemli bir bölümünü meydana getiren vergi sistemini iyi degerlendirmek gerekir.
Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanli Devleti, inkisâf ettirip kemâl mertebesine ulastirdigi müesseseleri ile, tebeasindan tahsil ettigi verginin temeli, Islâm hukukunun kaynaklarina dayaniyordu.
Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanli Devleti'nin bu uygulamasi, yüzlerce vergi ismi gösteren cetvellerle tasvir edildigi kadar karmasik ve anlasilmaz degildir. Gerçekten mintika ve zamanlara göre farkli isimlerle toplanan bunca vergi kalemi, saglam kaidelere dayanan bir sistemin esas hatlarini çizmek suretiyle, bize lüzumlu bilgiyi verecek sekilde basitlestirilebilir.
Bilindigi gibi Osmanli devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin, temel dayanagini teskil eden vergi, genel mânâda iki ana bölüme ayrilir. Bunlardan biri tamamiyle seriata dayanan ve esas itibari ile Kitab (Kur'an) ile Sünnet'ten kaynaklanan "Ser'î Vergiler"dir ki buna "Tekâlif-i Ser'iyye" denmektedir. Ikincisi de bas gösteren malî sikintilar yüzünden devlet tarafindan bir zorunluluk sonucunda konan "Örfî Vergiler"dir ki buna da "Tekâlif-i Örfiye" denir.
Müslüman bir cemiyete istinad eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir sekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanli Devleti, diger Müslüman devletlerin bu konudaki tatbikatlarini gözden irak tutmuyordu. Bu bakimdan, Osmanli tarih ve teskilâtlarini basli basina ve kendinden öncekilerden tamamen ayri düsünemeyiz. Çünkü Osmanlilar, kendilerinden önce Anadolu'ya gelip yerlesmis bulunan Müslüman Türklerin yasayis tarzlarini, ahlâk, iktisat, âdet, örf ve diger özelliklerini almaktan çekinmiyorlardi. Bunun içindir ki, bir sehir veya kasaba Karamanlilardan, Selçuklulardan, Germiyandan veya baska bir beylikten Osmanlilara geçmekle fazla bir degisiklige ugramiyordu. Çünkü Osmanli Devleti teskilât ve müesseseleri ile Anadolu beylikleri teskilât ve müesseseleri arasinda pek büyük farklar bulunmuyordu.
Osmanli vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alinan verginin kendisini (tebea) ne malî, ne de hukukî yönden rencide etmemis olmasidir. Hatta bu, sadece devletin bizzat kendisinin aldigi vergilerde degil, onun adina timar sahibinin aldigi vergilerde de geçerli idi. Öyle ki, dirlik sahibi, reâyadan cins ve miktarlari kanunlarla tayin edilmis olan bir kisim vergiden fazlasini tahsile selahiyetli degildi. Yetkisini asip onu kötüye kullanandan dirligi, bir daha geri verilmemek üzere alinirdi.
Ana hatlari ile Osmanli vergi sisteminden bahs ettikten sonra artik vergi çesitlerini görebiliriz. Daha önce de temas edildigi gibi Osmanli vergisi iki ana bölümde inceleniyordu. Bunlardan biri Ser'î Vergiler, digeri de Örfî vergilerdir.
SER'Î VERGILER (TEKÂLIFI SER'IYYE)
Osmanli Devleti'nde "Tekâlif-i Ser'iyye"nin temelini teskil eden vergilerin tarh, cibâyet vs. gibi hükümleri, fikih kitaplarinda tafsilâtli bir sekilde anlatildiklari gibiydi. Bununla beraber farkli din, dil ve milliyetlere mensup kimseleri sinirlari içinde barindirdigi için, tekâlif-i ser'iyye bölümüne dahil vergilerin isim ve çesitleri de farkli olagelmislerdir. Bu bakimdan Zekât, Ösür, Cizye ve Harac gibi temel vergilerden baska bunlarin kisimlari olarak seksen kadar vergi kalemi bulunmaktaydi.
Görüldügü gibi Osmanli maliye teskilâtinin basinda "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadir. Bu görevli, günümüzdeki Maliye Bakanlarinin yerine getirmekle yükümlü olduklari görevleri yapiyordu. Önceleri teskilatin basinda bir defterdarla, onun maiyeti vardi. Bütün malî islerden bu Bas defterdar sorumlu idi. Ancak zamanla Osmanli ülkesinin genislemesi üzerine defterdar sayisi ikiye çikarildi. Kanunnâmede de belirtildigi gibi defterdar padisah malinin vekili idi.
Kurulus döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu. Buna karsilik masraflar pek o kadar fazla degildi. Zira bu dönemde Osmanli askerinin büyük bir kismi timarli sipahi idi. Ayrica devlet erkânindan çogunun has ve timarlarinin geliri kendilerine yetiyordu. Devletin masrafi ise sadece Kapikulu askerlerine verilen para (maas) idi. Gelirlerin fazlasi ise cami, medrese, köprü, han, hamam vs. gibi imar islerinde kullaniliyordu.
Osmanli maliyesi, "Miri hazine" (veya dis hazine) ile Enderûn (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kisimdi. Dis hazinenin görev ve yetkisi, devletin genel gelirlerini toplamak ve gerekli masraflari yerli yerinde kullanmak seklinde belirlenmisti. Iç hazine ise padisaha aitti. Padisahlar, bu hazineyi istedikleri sekilde kullaniyorlardi. Sayet dis hazinenin parasi yetismez ise iç hazineden borçlanmak suretiyle ödünç para alinirdi. Dis hazine, vezirde bulunan hükümdar mührü ile açilip kapanirdi. Bu hazine, defterdarin sorumlulugu ve vezirin denetimi altinda idi.
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanli sikkesinin Orhan Bey'e ait oldugu biliniyordu. Fakat Osman Bey'e ait sikkenin bulunmasiyla eski bilgi, geçerliligini kayb etti. Buna göre ilk Osmanli parasinin Osman Gazi döneminde tedavüle çiktigi anlasilmaktadir. Gümüsten mamul Osmanli parasina "akça" deniyordu. Her padisah, hükümdarlik alameti olarak kendi adina para bastirirdi. Osmanli hükümdarlari Fâtih Sultan Mehmed dönemine kadar gümüs ve bakir para bastirdilar. Kurulus döneminde ve daha sonraki dönemlerde paranin ayarina ve saf gümüs olmasina özen gösteriliyordu.
VERGILER
Osmanli maliyesinin farkli gelir kaynaklari vardi. Bunlarin basinda da halktan toplanan vergiler geliyordu. Tarihî bir vakia olan vergi,amme hizmetlerinin muntazam bir sekilde devamliligini temin için bas vurulan bir çaredir. Bu yüzden verginin, devletlerin ekonomik ve sosyal hayatlarinda önemli bir yeri bulunmaktadir.
Siyasî bir çevre içinde ortaya çikan Islâm, kendisinden önceki din ve toplumlarda mevcud olup tatbik edilen vergilerle karsilasti. Vergi, amme menfaat ve islerinin tanzimi söz konusu oldugu zamanlarda, fertlere yüklenen bir mükellefiyet olduguna göre Islâm, kendisinden müstagni kalamazdi. Bununla beraber Islâm vergi sistemi, birdenbire ve topyekûn vaz' edilip uygulama sahasina konmamistir. O, Islâm'in yayilisina ve ihtiyaçlarin ortaya çikisina göre yirmi senelik tesriî bir tekâmül sonunda müesseselesmistir.
Osmanli devlet rejiminin, kendinden öncekilerden devr alip tatbik ve inkisaf ettirdigi vergi sistemi, amme idaresi ve devletin iktisadî tarihi bakimindan önemli bir yer tutar. Bunun için, iktisadî tarihin önemli bir bölümünü meydana getiren vergi sistemini iyi degerlendirmek gerekir.
Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanli Devleti, inkisâf ettirip kemâl mertebesine ulastirdigi müesseseleri ile, tebeasindan tahsil ettigi verginin temeli, Islâm hukukunun kaynaklarina dayaniyordu.
Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanli Devleti'nin bu uygulamasi, yüzlerce vergi ismi gösteren cetvellerle tasvir edildigi kadar karmasik ve anlasilmaz degildir. Gerçekten mintika ve zamanlara göre farkli isimlerle toplanan bunca vergi kalemi, saglam kaidelere dayanan bir sistemin esas hatlarini çizmek suretiyle, bize lüzumlu bilgiyi verecek sekilde basitlestirilebilir.
Bilindigi gibi Osmanli devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin, temel dayanagini teskil eden vergi, genel mânâda iki ana bölüme ayrilir. Bunlardan biri tamamiyle seriata dayanan ve esas itibari ile Kitab (Kur'an) ile Sünnet'ten kaynaklanan "Ser'î Vergiler"dir ki buna "Tekâlif-i Ser'iyye" denmektedir. Ikincisi de bas gösteren malî sikintilar yüzünden devlet tarafindan bir zorunluluk sonucunda konan "Örfî Vergiler"dir ki buna da "Tekâlif-i Örfiye" denir.
Müslüman bir cemiyete istinad eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir sekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanli Devleti, diger Müslüman devletlerin bu konudaki tatbikatlarini gözden irak tutmuyordu. Bu bakimdan, Osmanli tarih ve teskilâtlarini basli basina ve kendinden öncekilerden tamamen ayri düsünemeyiz. Çünkü Osmanlilar, kendilerinden önce Anadolu'ya gelip yerlesmis bulunan Müslüman Türklerin yasayis tarzlarini, ahlâk, iktisat, âdet, örf ve diger özelliklerini almaktan çekinmiyorlardi. Bunun içindir ki, bir sehir veya kasaba Karamanlilardan, Selçuklulardan, Germiyandan veya baska bir beylikten Osmanlilara geçmekle fazla bir degisiklige ugramiyordu. Çünkü Osmanli Devleti teskilât ve müesseseleri ile Anadolu beylikleri teskilât ve müesseseleri arasinda pek büyük farklar bulunmuyordu.
Osmanli vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alinan verginin kendisini (tebea) ne malî, ne de hukukî yönden rencide etmemis olmasidir. Hatta bu, sadece devletin bizzat kendisinin aldigi vergilerde degil, onun adina timar sahibinin aldigi vergilerde de geçerli idi. Öyle ki, dirlik sahibi, reâyadan cins ve miktarlari kanunlarla tayin edilmis olan bir kisim vergiden fazlasini tahsile selahiyetli degildi. Yetkisini asip onu kötüye kullanandan dirligi, bir daha geri verilmemek üzere alinirdi.
Ana hatlari ile Osmanli vergi sisteminden bahs ettikten sonra artik vergi çesitlerini görebiliriz. Daha önce de temas edildigi gibi Osmanli vergisi iki ana bölümde inceleniyordu. Bunlardan biri Ser'î Vergiler, digeri de Örfî vergilerdir.
SER'Î VERGILER (TEKÂLIFI SER'IYYE)
Osmanli Devleti'nde "Tekâlif-i Ser'iyye"nin temelini teskil eden vergilerin tarh, cibâyet vs. gibi hükümleri, fikih kitaplarinda tafsilâtli bir sekilde anlatildiklari gibiydi. Bununla beraber farkli din, dil ve milliyetlere mensup kimseleri sinirlari içinde barindirdigi için, tekâlif-i ser'iyye bölümüne dahil vergilerin isim ve çesitleri de farkli olagelmislerdir. Bu bakimdan Zekât, Ösür, Cizye ve Harac gibi temel vergilerden baska bunlarin kisimlari olarak seksen kadar vergi kalemi bulunmaktaydi.
1 Haziran 2010 Salı
Pro Evolution Soccer 2010 - Full - Oyun indir - Download - Yükle
Pro Evolution Soccer 2010 - Full - Oyun indir - Download - Yükle



Pro Evolution Soccer 2010'un görüntülerine baktığınız zaman belki pek bir fark göremeyeceksiniz. Oyunun grafiksel olarak gelişme kaydettiğini farkedemeyebilirsiniz ama resimlerden ve videolardan belli olmayan başka birşey daha var: Oynanış. Bu yazıda anlatacaklarımız Pro Evolution Soccer serisinin oynanışının nasıl değişim gösterdiği ile ilgili.
Kısaca Pes 2010 adıyla bilinen PES serisinin yeni oyunu oynanış olarak birçok değişiklik içeriyor. Tek cümle ile özetlemek gerekirse oyunun daha gerçekçi olduğunu, az da olsa Fifa'ya benzediğini ve bu nedenlerden dolayı bireysel oyunun yerini Pes 2010'da takım oyununa bıraktığını söyleyebiliriz.
Gamescom'da Almanya, Fransa, Barcelona ve Liverpool takımları arasından birini seçip, 5'er dakikalık devrelerden oluşan yaklaşık 6-7 maç oynama şansına sahip olduk. Bu süre içerisinde gözümüze çarpan en önemli değişikliklerden biri oyunun daha yavaş oynanması. Hem top, hem de oyuncular gerçeğe daha uygun olarak yavaşlamış durumda. Özellikle eski oyunlarda bazılarının hoşuna giden ama birçoğunu deli eden bir oyuncuyla orta sahadan alıp, 4-5 kişiyi çalımlayıp gol atma olayı Pes 2010'da imkansız olmuş. Birçok yetenekli oyuncu ile 2 çalımdan fazla yapan oyunda rastlamadım, bunun en önemli nedeni oyuncuların hızlarının mantıklı seviyelere gelmesi ve slalom yaparken oyuncuların çok daha ağır yön değiştirmesi.
Ayrıca daha önceki oyunlarda tarafımdan da suistimal edilen şut feyki kullanımı Pes 2010'da minimuma inecek gibi. Daha doğrusu inmek zorunda yoksa sürekli top kaybetmeye başlıyorsunuz. Oyuncular şut feykini çok daha uzun sürede yapabilirken, topu ayaklarında açıp, kaptırma durumu birçok kere yaşanabiliyor. Pes 2009'da stoperlerle bile 1 saniyede başarıyla gerçekleştirilen bu işlem Ribery gibi teknik oyuncularla bile Pes 2010'da 2 saniyeyi buluyor ve Pes 2009'da olduğu gibi şut feykinden sonra top oyuncunun kontrolü altında kalmıyor. Bilenler bilir, Pes 2009'da şut feykini dilediğiniz kadar suistimal edip rakibin üstüne gitmediğiniz müddetçe sağa ve sola topu açabiliyordunuz. Pes 2010'da ise şut feykini kale önünde çok gerekli olmadığı durumlar haricinde kullanmanız topu direk kaybetmenize yol açıyor. Mantık çerçevesinden bakarsak bu olay oyunu gerçeğe yaklaştırmak adına güzel olmuş. Sadece şut feyki değil slalom yaparak çalım atma olayını dünyada kaç oyuncunun yapabildiğini düşünürsek eğer Pes 2010'da yapılan bu değişikliğin olumlu olduğunu anlarız. Gerçek futbolda anca Messi, C.Ronaldo, Kaka gibi oyuncuların bir maçta üst üste 3 adam geçebildiğini farzedersek, Pes'te de bu durumun düzeltilmesi hoş olmuş.
Bunun dışında paslar dahil olmak üzere bütün animasyonlar gerçeğe yaklaştırılmış. Oyuncu topu ayağından çok daha ağır çıkartırken, eski oyunlardaki gibi adeta tilt oynar gibi 5 saniyede karşı kaleye gelemiyorsunuz. Bu gelişmeler sonrasında oyunda savunmanın hücuma göre avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Pes 2010'da çok daha az gol olacak gibi.
Hava toplarındaki değişiklik de gözümüze çarpan bir başka değişiklik. Pes 2009'da kanattan gelen herhangi bir ortada topun yakınında olan oyuncumuzla kafa vurmaya çalışırsak, top 1-2 metre yanımıza düşüyorsa oyuncu otomatik olarak kafasını uzatıp hamlesini yapabiliyordu. Pes 2010'da ise top havada iken hamle yapmak istediğiniz oyuncuyu topun tam olduğu yere getirmek zorundasınız, hiçbir şekilde otomatik olarak oraya uzatmıyor herhangi bir uvzunu. Tabi ki uçarak kafa vurmaya basarsanız, 2 metre önündeki topa uçuyor ama kafasının 2 metre üstüne gelen topa vurmak için adamı oraya getirmelisiniz. Bu durumda hava toplarının kontrol etmek çok daha zorlaşıyor ve sanıyorum ki kanatlardan gelen ortalarla gol atmak daha zor olacak.
Bunun dışında oyunda sadece 2-3 kere frikik atma şansımız oldu ve pek frikik golü atmayan biri olarak Gourcuff ile 29 metreden bir gol attım. Frikiklerin daha mı kolay daha mı zor olduğu konusunda ise birşey söyleyemeyeceğim.
Pes 2009'da en çok baş ağrısı yaratan konulardan biri de yapay zeka kontrolündeki savunma oyuncularının kafasına göre rakibe kayması ve penaltıya sebep vermesiydi. Özellikle şut feykine sazan gibi atlayan yapay zekayı Pes 2010'da göremeyeceğiz. Sanıyorum ki bu konuda şikayet gelmiş olacak ki kendi takımınızda yapay zeka kontrolünde olan oyuncular kafalarına göre kayarak müdahele yapmıyorlar Pes 2010'da.
Pes 2010'u kısa süreli oynama şansı elde ettiğimizden dolayı oyun hakkında görüş bildirirken söylediklerimizi % 100 doğru olarak kabul etmemenizi tavsiye ederiz. Yani bu yazıda kendi izlenimlerimizi yazdık, siz oyunu oynarken çok daha farklı şeyler farkedebilirsiniz. Oyun zaten % 80 oranında hazırdı, tamamlandığı zaman birkaç nokta farklı olabilir. Bir de merak edenler olacaktır, yaptığımız maçlarda hem yapay zekaya karşı hem de başka oyunculara karşı oynama fırsatımız oldu, her ikisini de denedik.
Son söz olarak Pes 2010 oynanış olarak oldukça değişmiş olarak raflarda yerini alacak. Grafiksel olarak da gözle görülür değişiklikler barındıran Pes 2010'da lisans olarak da geliştirmelerin olması sevindirici. Pes 2009'da alınan Şampiyonlar liginin lisansından sonra Uefa Avrupa Liginin de resmi lisansını satın almış Konami. Ayrıca Gamescom'daki demoda maçı oynadığımız stadyum Anfield idi. Buradan Liverpool'un sahasının da resmi olarak oyuna katıldığını görmüş olduk. Kısaca daha gerçekçi, daha farklı bir Pes 2010'a hazır olun. Yapımcıların söylediği değişim hikayeden ibaret değil, gerçekmiş.
İşletim Sistemi: Windows XP SP3, Vista SP1
İşlemci: Intel Pentium 2.4 Ghz Core 2 Duo 2.0 Ghz ya da Athlon 64 X2 Dual Core 4000+
Ekran Kartı: 128 MB (Pixel Shader 2.0 destekli) ATI Radeon HD 2400 ya da nVidia GeForce 7900 GT
RAM: 2 GB
8 GB sabit disk
rar şifresi: www.fulloyun.com
Pro Evolution Soccer 2010'un görüntülerine baktığınız zaman belki pek bir fark göremeyeceksiniz. Oyunun grafiksel olarak gelişme kaydettiğini farkedemeyebilirsiniz ama resimlerden ve videolardan belli olmayan başka birşey daha var: Oynanış. Bu yazıda anlatacaklarımız Pro Evolution Soccer serisinin oynanışının nasıl değişim gösterdiği ile ilgili.
Kısaca Pes 2010 adıyla bilinen PES serisinin yeni oyunu oynanış olarak birçok değişiklik içeriyor. Tek cümle ile özetlemek gerekirse oyunun daha gerçekçi olduğunu, az da olsa Fifa'ya benzediğini ve bu nedenlerden dolayı bireysel oyunun yerini Pes 2010'da takım oyununa bıraktığını söyleyebiliriz.
Gamescom'da Almanya, Fransa, Barcelona ve Liverpool takımları arasından birini seçip, 5'er dakikalık devrelerden oluşan yaklaşık 6-7 maç oynama şansına sahip olduk. Bu süre içerisinde gözümüze çarpan en önemli değişikliklerden biri oyunun daha yavaş oynanması. Hem top, hem de oyuncular gerçeğe daha uygun olarak yavaşlamış durumda. Özellikle eski oyunlarda bazılarının hoşuna giden ama birçoğunu deli eden bir oyuncuyla orta sahadan alıp, 4-5 kişiyi çalımlayıp gol atma olayı Pes 2010'da imkansız olmuş. Birçok yetenekli oyuncu ile 2 çalımdan fazla yapan oyunda rastlamadım, bunun en önemli nedeni oyuncuların hızlarının mantıklı seviyelere gelmesi ve slalom yaparken oyuncuların çok daha ağır yön değiştirmesi.
Ayrıca daha önceki oyunlarda tarafımdan da suistimal edilen şut feyki kullanımı Pes 2010'da minimuma inecek gibi. Daha doğrusu inmek zorunda yoksa sürekli top kaybetmeye başlıyorsunuz. Oyuncular şut feykini çok daha uzun sürede yapabilirken, topu ayaklarında açıp, kaptırma durumu birçok kere yaşanabiliyor. Pes 2009'da stoperlerle bile 1 saniyede başarıyla gerçekleştirilen bu işlem Ribery gibi teknik oyuncularla bile Pes 2010'da 2 saniyeyi buluyor ve Pes 2009'da olduğu gibi şut feykinden sonra top oyuncunun kontrolü altında kalmıyor. Bilenler bilir, Pes 2009'da şut feykini dilediğiniz kadar suistimal edip rakibin üstüne gitmediğiniz müddetçe sağa ve sola topu açabiliyordunuz. Pes 2010'da ise şut feykini kale önünde çok gerekli olmadığı durumlar haricinde kullanmanız topu direk kaybetmenize yol açıyor. Mantık çerçevesinden bakarsak bu olay oyunu gerçeğe yaklaştırmak adına güzel olmuş. Sadece şut feyki değil slalom yaparak çalım atma olayını dünyada kaç oyuncunun yapabildiğini düşünürsek eğer Pes 2010'da yapılan bu değişikliğin olumlu olduğunu anlarız. Gerçek futbolda anca Messi, C.Ronaldo, Kaka gibi oyuncuların bir maçta üst üste 3 adam geçebildiğini farzedersek, Pes'te de bu durumun düzeltilmesi hoş olmuş.
Bunun dışında paslar dahil olmak üzere bütün animasyonlar gerçeğe yaklaştırılmış. Oyuncu topu ayağından çok daha ağır çıkartırken, eski oyunlardaki gibi adeta tilt oynar gibi 5 saniyede karşı kaleye gelemiyorsunuz. Bu gelişmeler sonrasında oyunda savunmanın hücuma göre avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Pes 2010'da çok daha az gol olacak gibi.
Hava toplarındaki değişiklik de gözümüze çarpan bir başka değişiklik. Pes 2009'da kanattan gelen herhangi bir ortada topun yakınında olan oyuncumuzla kafa vurmaya çalışırsak, top 1-2 metre yanımıza düşüyorsa oyuncu otomatik olarak kafasını uzatıp hamlesini yapabiliyordu. Pes 2010'da ise top havada iken hamle yapmak istediğiniz oyuncuyu topun tam olduğu yere getirmek zorundasınız, hiçbir şekilde otomatik olarak oraya uzatmıyor herhangi bir uvzunu. Tabi ki uçarak kafa vurmaya basarsanız, 2 metre önündeki topa uçuyor ama kafasının 2 metre üstüne gelen topa vurmak için adamı oraya getirmelisiniz. Bu durumda hava toplarının kontrol etmek çok daha zorlaşıyor ve sanıyorum ki kanatlardan gelen ortalarla gol atmak daha zor olacak.
Bunun dışında oyunda sadece 2-3 kere frikik atma şansımız oldu ve pek frikik golü atmayan biri olarak Gourcuff ile 29 metreden bir gol attım. Frikiklerin daha mı kolay daha mı zor olduğu konusunda ise birşey söyleyemeyeceğim.
Pes 2009'da en çok baş ağrısı yaratan konulardan biri de yapay zeka kontrolündeki savunma oyuncularının kafasına göre rakibe kayması ve penaltıya sebep vermesiydi. Özellikle şut feykine sazan gibi atlayan yapay zekayı Pes 2010'da göremeyeceğiz. Sanıyorum ki bu konuda şikayet gelmiş olacak ki kendi takımınızda yapay zeka kontrolünde olan oyuncular kafalarına göre kayarak müdahele yapmıyorlar Pes 2010'da.
Pes 2010'u kısa süreli oynama şansı elde ettiğimizden dolayı oyun hakkında görüş bildirirken söylediklerimizi % 100 doğru olarak kabul etmemenizi tavsiye ederiz. Yani bu yazıda kendi izlenimlerimizi yazdık, siz oyunu oynarken çok daha farklı şeyler farkedebilirsiniz. Oyun zaten % 80 oranında hazırdı, tamamlandığı zaman birkaç nokta farklı olabilir. Bir de merak edenler olacaktır, yaptığımız maçlarda hem yapay zekaya karşı hem de başka oyunculara karşı oynama fırsatımız oldu, her ikisini de denedik.
Son söz olarak Pes 2010 oynanış olarak oldukça değişmiş olarak raflarda yerini alacak. Grafiksel olarak da gözle görülür değişiklikler barındıran Pes 2010'da lisans olarak da geliştirmelerin olması sevindirici. Pes 2009'da alınan Şampiyonlar liginin lisansından sonra Uefa Avrupa Liginin de resmi lisansını satın almış Konami. Ayrıca Gamescom'daki demoda maçı oynadığımız stadyum Anfield idi. Buradan Liverpool'un sahasının da resmi olarak oyuna katıldığını görmüş olduk. Kısaca daha gerçekçi, daha farklı bir Pes 2010'a hazır olun. Yapımcıların söylediği değişim hikayeden ibaret değil, gerçekmiş.
İşletim Sistemi: Windows XP SP3, Vista SP1
İşlemci: Intel Pentium 2.4 Ghz Core 2 Duo 2.0 Ghz ya da Athlon 64 X2 Dual Core 4000+
Ekran Kartı: 128 MB (Pixel Shader 2.0 destekli) ATI Radeon HD 2400 ya da nVidia GeForce 7900 GT
RAM: 2 GB
8 GB sabit disk
rar şifresi: www.fulloyun.com
http://fileserve.com/file/V2kcdDx/FOOTBALLTIME.FO.part01.rar
http://fileserve.com/file/rHuc837/FOOTBALLTIME.FO.part02.rar
http://fileserve.com/file/6wyvppW/FOOTBALLTIME.FO.part03.rar
http://fileserve.com/file/kcM2FEa/FOOTBALLTIME.FO.part04.rar
http://fileserve.com/file/nFaWnxB/FOOTBALLTIME.FO.part05.rar
http://fileserve.com/file/D5X2CwH/FOOTBALLTIME.FO.part06.rar
http://fileserve.com/file/jwwQjKR/FOOTBALLTIME.FO.part07.rar
http://fileserve.com/file/rPBAafV/FOOTBALLTIME.FO.part08.rar
http://fileserve.com/file/QJ49PhB/FOOTBALLTIME.FO.part09.rar
http://fileserve.com/file/r9dRUVC/FOOTBALLTIME.FO.part10.rar
http://fileserve.com/file/YtQQxNX/FOOTBALLTIME.FO.part11.rar
http://fileserve.com/file/hcy7k5b/FOOTBALLTIME.FO.part12.rar
http://fileserve.com/file/x4Zh2dp/FOOTBALLTIME.FO.part13.rar
http://fileserve.com/file/NMbS87k/FOOTBALLTIME.FO.part14.rar
http://fileserve.com/file/dGe5kXQ/FOOTBALLTIME.FO.part15.rar
http://fileserve.com/file/D46VnrX/FOOTBALLTIME.FO.part16.rar
http://fileserve.com/file/WtvnyJS/FOOTBALLTIME.FO.part17.rar
http://fileserve.com/file/W6nWVSu/FOOTBALLTIME.FO.part18.rar
http://fileserve.com/file/rbcrTfx/FOOTBALLTIME.FO.part19.rar
http://fileserve.com/file/nsNJ4CV/FOOTBALLTIME.FO.part20.rar
http://fileserve.com/file/hwsYBNd/FOOTBALLTIME.FO.part21.rar
http://fileserve.com/file/SjDGh54/FOOTBALLTIME.FO.part22.rar
http://fileserve.com/file/aqhBY29/FOOTBALLTIME.FO.part23.rar
http://fileserve.com/file/z4t3QyT/FOOTBALLTIME.FO.part24.rar
http://fileserve.com/file/nbaKxYC/FOOTBALLTIME.FO.part25.rar
http://fileserve.com/file/sctsyJ6/FOOTBALLTIME.FO.part26.rar
http://fileserve.com/file/sHPzCQw/FOOTBALLTIME.FO.part27.rar
http://fileserve.com/file/9GK3cCd/FOOTBALLTIME.FO.part28.rar
http://fileserve.com/file/4HSUJD5/FOOTBALLTIME.FO.part29.rar
2.indirme adresi
http://hotfile.com/dl/41464396/b80b731/FOOTBALLTIME.FO.part01.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464392/aef1773/FOOTBALLTIME.FO.part02.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464395/84a2940/FOOTBALLTIME.FO.part03.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464391/774f828/FOOTBALLTIME.FO.part04.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464393/3dcc90d/FOOTBALLTIME.FO.part05.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464390/dc435e2/FOOTBALLTIME.FO.part06.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464394/e043a9f/FOOTBALLTIME.FO.part07.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464399/2aa3cbf/FOOTBALLTIME.FO.part08.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464398/a01bed9/FOOTBALLTIME.FO.part09.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464397/f496395/FOOTBALLTIME.FO.part10.rar.html
http://hotfile.com/dl/41464931/677d361/FOOTBALLTIME.FO.part11.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465011/59a5dca/FOOTBALLTIME.FO.part12.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465010/2cb61c5/FOOTBALLTIME.FO.part13.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465012/64a927b/FOOTBALLTIME.FO.part14.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465030/11c7e4b/FOOTBALLTIME.FO.part15.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465048/fe5063f/FOOTBALLTIME.FO.part16.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465056/c8935ea/FOOTBALLTIME.FO.part17.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465097/676e7c8/FOOTBALLTIME.FO.part18.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465168/0b0fdc2/FOOTBALLTIME.FO.part19.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465200/470f2ac/FOOTBALLTIME.FO.part20.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465360/3a8f311/FOOTBALLTIME.FO.part21.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465417/95a0b95/FOOTBALLTIME.FO.part22.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465433/6f73269/FOOTBALLTIME.FO.part23.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465451/d0336cc/FOOTBALLTIME.FO.part24.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465602/68d5e5b/FOOTBALLTIME.FO.part25.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465606/72b552b/FOOTBALLTIME.FO.part26.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465636/9036241/FOOTBALLTIME.FO.part27.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465654/6f971f0/FOOTBALLTIME.FO.part28.rar.html
http://hotfile.com/dl/41465655/7c555fe/FOOTBALLTIME.FO.part29.rar.html
3indirme adresi
http://rapidshare.com/files/383996144/FOOTBALLTIME.FO.part01.rar
http://rapidshare.com/files/383996121/FOOTBALLTIME.FO.part02.rar
http://rapidshare.com/files/383996150/FOOTBALLTIME.FO.part03.rar
http://rapidshare.com/files/383996147/FOOTBALLTIME.FO.part04.rar
http://rapidshare.com/files/383996092/FOOTBALLTIME.FO.part05.rar
http://rapidshare.com/files/383996031/FOOTBALLTIME.FO.part06.rar
http://rapidshare.com/files/383996099/FOOTBALLTIME.FO.part07.rar
http://rapidshare.com/files/383996120/FOOTBALLTIME.FO.part08.rar
http://rapidshare.com/files/383996125/FOOTBALLTIME.FO.part09.rar
http://rapidshare.com/files/383996122/FOOTBALLTIME.FO.part10.rar
http://rapidshare.com/files/383996341/FOOTBALLTIME.FO.part11.rar
http://rapidshare.com/files/383996349/FOOTBALLTIME.FO.part12.rar
http://rapidshare.com/files/383996378/FOOTBALLTIME.FO.part13.rar
http://rapidshare.com/files/383996379/FOOTBALLTIME.FO.part14.rar
http://rapidshare.com/files/383996410/FOOTBALLTIME.FO.part15.rar
http://rapidshare.com/files/383996384/FOOTBALLTIME.FO.part16.rar
http://rapidshare.com/files/383996396/FOOTBALLTIME.FO.part17.rar
http://rapidshare.com/files/383996409/FOOTBALLTIME.FO.part18.rar
http://rapidshare.com/files/383996424/FOOTBALLTIME.FO.part19.rar
http://rapidshare.com/files/383996415/FOOTBALLTIME.FO.part20.rar
http://rapidshare.com/files/383996562/FOOTBALLTIME.FO.part21.rar
http://rapidshare.com/files/383996569/FOOTBALLTIME.FO.part22.rar
http://rapidshare.com/files/383997134/FOOTBALLTIME.FO.part23.rar
http://rapidshare.com/files/383996822/FOOTBALLTIME.FO.part24.rar
http://rapidshare.com/files/383997003/FOOTBALLTIME.FO.part25.rar
http://rapidshare.com/files/383997104/FOOTBALLTIME.FO.part26.rar
http://rapidshare.com/files/383996885/FOOTBALLTIME.FO.part27.rar
http://rapidshare.com/files/383997193/FOOTBALLTIME.FO.part28.rar
http://rapidshare.com/files/383996427/FOOTBALLTIME.FO.part29.rar
Kaydol:
Yorumlar (Atom)